Lider Galatasaray, Süper Lig’in 28. haftasında ezeli rakibi Beşiktaş Al Musrati’nin kendi kalesine attığı golle 1-0 yendi, şampiyonluk yolunda önemli bir virajı kayıpsız geçti. Karşılaşma sonrası spor yazarlarının görüşleri şöyle:
Kaza golü 3 puanı getirdi / Osman Şenher (Milliyet)
Derbi maçları hep zor geçer. Galatasaray’ın bu sezon en zor deplasmanı, dünkü Beşiktaş karşılaşmasıydı. Dış sahada oynuyorsun, takım olarak çok yorgunsun, kulübende alternatif futbolcu yok gibi… Bu ortamda siyah-beyazlıların karşısında mücadele etmek kolay bir iş değil. Buna rağmen, kaza golü de olsa Al Musrati’nin kendi kalesine attığı gol, sarı-kırmızılılara şampiyonluk yolunda çok önemli bir üç puan kazandırdı.
Libyalı futbolcu o ters kafa vuruşunu yaparken yanında Icardi vardı. O kafasını uzatmasa, Arjantinli yıldız fileleri havalandıracaktı. Bundan sonraki dakikalarda zaman zaman ev sahibi ekip rakibinin üzerine gitti, zaman zaman ise konuk takım karşı kalede baskı yapmaya çalıştı.
Bu sezon Cim Bom’un hastalığı çok pas hatası yapması… Hele son final toplarında takım olarak çok yanlışlar yapılıyor. Takıma bakıyorsun gol pası atacak bir tek Mertens var. Başka da futbolcu yok. Ziyech filan var ama biliyorsunuz arkadaş sakatmış, Hollanda’da tedavisini yaptırıyormuş. Ligler bitsin ondan sonra gelir.
Takım fizik olarak çok yorgun… Okan Buruk 13 futbolcuyla sezon başından beri 44 maç oynadı. Kulübede de alternatif oyuncu yok, ne yapsın? Şapkadan tavşan çıkarmaya çalışıyor. Evet eleştirebilirsiniz, Avrupa kupalarından elendi, Türkiye Kupası’ndan elendi.
Şöyle bir mantığınızla düşünün; bugüne kadar bu takım haftada iki maç oynayarak buralara geldi. Ama bundan sonra haftada iki maçla hedeflerine ulaşması mümkün değildi. Şimdi tek hedef kaldı, o da ligi zirvede bitirmek. Öyle veya böyle, bu şekilde de olsa liderliği devam ettirmek için futbolcular savaşacak.
En azından yeni transferlerden sağ bek Aurier olsaydı, takımın futbolu da mutlaka daha etkili olurdu. Köhn dün gece Rashica ile resmen boğuştu, mücadele etti. Bana göre maçın en iyileri de bu iki isimdi.
Sonuçta Galatasaray bu derbide galip gelerek istediği sonucu aldı, zirvedeki yerini korudu.
Dolmabahçe’de kaza / Attila Gökçe (Milliyet)
Futbolumuzda beklenmeyen kazalar sıkça görülmeye başlandı. Türkiye Kupası’nda Fenerbahçe ve Galatasaray’ın peş peşe kazalarla çeyrek final maçlarından evlerine boynu bükük dönmelerinden sonra dün de Beşiktaş benzer kazalardan payını daha ikinci dakika dolmadan aldı..
Galatasaray’ın kazandığı ilk kornerde kale ağzında oluşan kalabalık, gol için beklenen kaosu yaratmaya yetti. Beşiktaş’ın yeni transferi Al Musrati, telaşlı bir kafa vuruşuyla topu kendi kalesine atıverdi.
Elbette şok yaratan bir sonuç. Ancak Beşiktaş, bu şoku profesyonel bir olgunluk ve sükunetle atlatabilmeliydi. Hayır, yapamadılar. Takımda Rashica dışında hemen hepsi edilgen bir oyun oynadılar. Kendi hamleleri ve kendi oyun anlayışları yerine Galatasaray’ın yarattığı pozisyonlar ve sergilediği oyuna karşı yetersiz tepkilerle ayakta kalmaya çalıştılar. Oyunun başından sonuna kadar arkadaşlarından ayrı bir anlayışla emeğini, hızını ve klasını gösteren oyuncu Rashica oldu. Sağ kanattan en az 5 gol pozisyonu oluşturdu. Ne Semih, ne de Cenk Tosun Rashica’nın kale ağzına attığı sert ortalara fırlayıp ayak ya da kafa koyabildiler. Kazanılan kornerler de harcandı.
Galatasaray’a bakarsak… Avrupa Ligi play-off turu ve Türkiye Kupası’nda üst üste iki yenilgiyle dışarıda kalan Okan Buruk’un takımı, ideale en yakın kadrosuyla maça ağırlığını koydu. Üçüncü yenilgi olasılığına kapıları kapattılar. Daha çok şut attılar, korner kullandılar. Topun sahibi de onlardı. Ama çok mu gösteri yaptılar? Hayır!
Fernando Santos’tan bu maça özel bir taktik bekleyenler hayal kırıklığına uğradı. Beşiktaşlı futbolcular ikinci yarıda Ghezzal ve sonradan girenlerin de katkısıyla sonucu değiştirmek için çok mücadele ettiler ama, istedikleri golü atamadan maçı bitirdiler.
Aynı tas, aynı hamam! / Bilal Meşe (Milliyet)
Derbide hiç aklınıza gelir miydi, Al Musrati’nin ters kafa vuruşuyla daha 2. dakikada topu kendi kalesine atacağı! Bu tip iş kazalarını çok gördük, futbolun doğasında var.
Erken gol kuşkusuz Galatasaray’ın ekmeğine yağ sürerken, Beşiktaş’ı da demoralize etti. Nitekim Kartal’ın ilk yarıdaki oyununa negatif yansımalar yaptı. Bırakın coşkulu oynamayı, Amartey’in de orta alanda yaptığı top kayıpları, Kartal’ın ofansif bindirmelerini olumsuz etkileyen en büyük faktör idi.
Buna karşın Muçi ve Rashica, Kartal’ı ofansa taşımak için müthiş efor harcadılar. Bu ikilinin çabası pozisyon üretimine yansımazken Galatasaray’ın çok adamlı ve çabuk ofansif bindirmelerinde Necip ile Mert geçit vermediler. Diyeceksiniz ki ilk yarıda Kartal’ın hiç mi pozisyonu yok? Var da elle tutulur değil! Biri Rashica’nın korner atışında üst direğe çarpan topu ile yandan ceza alanına kestiği topa Cenk Tosun’un geç kalışı var, hepsi o kadar!
Kartal’ın kronikleşmiş bir huyu var, ne zaman geriye düşse, ikinci yarıda vites büyütüyor, baskıyı artırıyor, presi anımsıyor, doğal olarak da pozisyonlar üretiyor. 60’da Kartal ilk kez net bir pozisyon yakaladı. Masuaku uzaktan kaleyi yokladı, top Muslera’dan döndü, Colley altı pasa yakın yerden zor olanı başardı, topu üstten auta gönderdi. Bitmedi, bir dakika sonra Muçi, Ghezzal’ı kaçırdı, tecrübeli futbolcu sert vurdu, Muslera gole izin vermedi. Tabii ki Mertens’in vurduğu Mert’in parmaklarıyla çıkardığı bir pozisyon da yaşandı.
Santos’u anlamakta zorlanıyorum arkadaş! Mağlupsun, bitime on dakika kala Muleka’yı oyuna sürmen doğal, anlayabilirim. Ghezzal varken, niye Amartey? Peki, Aboubakar ne iş arkadaş? Tribünler gibi eski Aboubakar’ı bizler de mumla arıyoruz, tribünler bir adama taktıysa, iflah etmez!
Galatasaray atamadığı golle (!), üç puanı alırken, hedefine uygun adım gidiyor. Beşiktaş ise tribünlerin coşkusuna ayak uyduramadı, 121. yaş gününü puanla taçlandıramadı.
Dönelim hakemlere… Colley’e kırmızı kart ağır, Ghezzal’a çıkarılan sarı evlere şenlik! Meler’in kokartı kimseyi aldatmasın, Köhn’ün Cenk Tosun’u çekerek yere indirmesi penaltı arkadaş! Neymiş, aman derbide hakem hatası olmasın diye, VAR’a bir kontenjan daha açmışlar, açsanız ne olur? İsterseniz orayı dörde katlayın, değişmez, aynı tas, aynı hamam!